top of page

Yerleşmek ve Beklemek: Yin Yoga'da tavır.


Beklemek; zamanın ters yönüne doğru koşmakla eş anlamlı. Oturup da bekleyebilirsiniz; lakin beklerken “bir şeyi” bekliyorsunuzdur, elde edeceğiniz bir amacınız vardır. Yani, siz ve niyetinizin arasında beklemek eylemi vardır. Beklemek, yapmak anlamını içerdiğinden, beklemedeki iç eyleminiz edilgendir, pasif değildir. Hararetli, sakin ya da asabi olunabilir beklerken. Beklemek, hedefe kitlenmeye vurgu yapar. Bu sebepten ötürü de, beklemek size daha dar bir bakış açısı sunar. Trafikte ya da ayakta/oturarak bir kuyrukta beklediğinizi düşünsenize ya da süpermarket kasasında. Amacınız, işinizi halledip bir an önce oradan ayrılmaktır. Kalmakla pek haşır neşir olmazsınız. Dikkatiniz dağınıktır, zihniniz daldan dala atlar. Sabırsız kesilebilirsiniz. Oturduğunuz yerden dahi, sürekli oturuş ve bacak şeklinizi değiştirebilir, elinizdeki dergiyi bir an karıştırıp bir an bırakabilir, eliniz akıllı telefonunuza kayabilir, oradan aynadan kendinize bakabilirsiniz.

Oturmak ise yayılmak, zaman almak ve yerleşmekle eşanlamlıdır. Oturmaktaki iç eylem daha sakindir, zaman ve mekana yayılma deneyimini yaşatır. Oturmak, dinle(n)mektir. Şimdi bir cafeye ya da bir parka oturduğunuzu düşünelim. Dinlenmek, gündelik hayatınızın koşuşturmasına bir “break” ya da “pause” vermek için oturmuşunuzdur. Tavrınız aceleci olmadığından süreniz kısıtlı ya da kısıtsız olmayabilir. Parkta oturduğunuzda genele bakarsınız: önünüzden geçen insanlara, öten kuşlara, selfie çekenlere, yaprakların sallanışına, bahçıvanların çalışmasına, hangi renkte çiçekler diktiğine… belki meltemin teninize değmesi hoşunuza gider, göğe bakarsınız… Tavrınız elde etmek üzerine değil, olandan bir adım geride durarak gözlemlemek üzerinedir. Ya da cafede oturduğunuzda önünüze bir kitap alırsanız, o kitaba yoğunlaşmak, daha dikkatli bir biçimde özümsemek için kendinize “zaman tanırsınız”. Genleşmek, yayılmak, yerleşmek; kök salma deneyimi yaşatır. Bir mekan ve zaman içerisinde “olduğunuz yerde olduğunuzu” deneyimlerseniz, etrafınızdaki verileri görmezden gelmezsiniz: dokunur, duyar, görür, hissedersiniz. Bakan ile bakılan, gözleyen ile gözlemlenen arasında bilinçli bir enerji alışverişi olur.

Beklemede yalnızca fiziksel bedeniniz mekana aitken, oturmada hem fiziksel hem de algısal bedeniniz de mekana ait olur.

Bir şey için bekliyorsunuzdur; kendiniz için oturmuşunuzdur.

Beklemede daha hırçın bir dinamizmin olduğunu düşünüyorum; oturmada ise kabullenici, dolayısıyla bütünleştirici.

Beklenti olmadığı zaman, içinde olduğunuz mekan ya da duruma yerleşebildiğinizi fark edebilir misiniz?

Pozlara giren kişinin, herhangi bir beklentisi varsa, bence yoluna bir adım geriden başlıyor. Beklenti, geleceğe dair; soyut, şu an fiziksel plana tezahür etmemiş, havada asılı kalmış bir algı. Gelecek hep gelecekte kaldığı için de ayaklarınıza serpilmeyecek, halbuki ayaklarının altından şu an şimdi akıyor.

Zihin, pratikten ya da pozdan elde edeceği “şey”i bekleyebilir, bu yüzden zihin bir olaya takılı hale gelmiş olur. Bu, sevdiğini uzaklarda (hayal dünyasında) arama yanılgısına düşmekten başka bir şey değil. Uzaklardaki sevgilin, hayali sevgilin, yarattığın ve içini kendine göre doldurduğun bir heykel. Halbuki gerçek sevgili, yakınında. İleriye değil, yakın çevrene bakacaksın.

A noktasından B noktasına gideceğim, otobüs bekliyorum. Aynı yolu giden tren, metro, araba, uçak, bir sürü şey var. Ben inatla otobüsü bekliyorum. Hay Allah, kader de kader yani, en son gelen araç da balık istifini andıran bir metrobüs oluyor!

Beklentide kalmak; ideolojik olanda, zihnin sınırında, “olması gerekende” kalmak demek. Sen ise poza girdiğinde “olanla” meşgulsun. Çünkü olması gereken senin kişisel önerin, olan ise parçası olduğun, içinde yaşadığın “hayatın” önerisi.

Şu anda olanla -sence- olması gereken arasında bazen uçurum oluyor değil mi civanım?

Pozlarda olmak istediğin kişiyle olduğun kişi arasında, fark oluyor değil mi?

Poza her gün, önünde içeriğini bilmediğin bir kitabı açar gibi gireceksin. Çünkü o kitap, her gün yeniden yazılıyor. Uyanık olacaksın. Ya zor değil! Kimse senden (ya da sen de kendinden) aydınlanmanı istemiyor. Yazdığına değil, yazılanlara bak.

Pozlardaki tavrın bu yüzden bekler gibi değil oturur gibi olmalı.

Parkta oturduğun gibi yerleş poza. Etrafında neler oluyor neler bitiyor, gör.

Parka oturduğunda gördüklerini eleştiriyorsan, çocuklara sinirleniyorsan, karşındaki kadının eteğinin rengini ucuz buluyorsan; muhtemelen aynı tepkimeleri pozun içinde de yaşayacaksın, ama bu sefer bunları kendine uyguladığını (belki hemen belki de zaman içerisinde) göreceksin.

Dışarda takındığın tavrı poza, pozda takındığın tavrı da dışarıda sergileyeceksin.

İç-dış birbirine sıkı sıkı düğümlenmiş vaziyette.

Selam olsun!


Featured Posts
Check back soon
Once posts are published, you’ll see them here.
Recent Posts
Archive
Search By Tags
No tags yet.
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page