Emir Kipi
Bugün, pozların içindeyken zihnimin çoğu zaman (neredeyse hep) emir kipi kullanarak bana konuştuğunu fark ettim.
Ya allah aşkına kim emir almaktan hoşlanır?!
“Daha öne eğil, pozdan çıkma! Adam gibi yap şunu! Daha iyi olmalısın! Esneklik için acı şart: NO GAIN NO PAIN HONEY!”
Oups! İçimde sert bir otorite var, sesini sadece duyurmak istemiyor, gücünü üzerimde uygulamak istiyor. Olanı görmek, size seçim şansı tanır, fark ettiğiniz için sizi eski kalıptan ayrıştırmaya fırsat sunar.
Pozun sınırını yavaşlattım, daha konforlu bir alandayım şimdi. Açılma halen var, ama cehennem vari bir acı yok.

Emir kipiyle konuşan zihnimi görüyorum, o değişmeyecek ama şimdilik onu burada, bir köşede bırakıyorum. Bana davranılmasını istediğim gibi, bana iyi gelecek şekilde, davranılmasını arzuladığım gibi tekrardan poza giriyorum. Ne tatlı! Bir tarafım yumuşuyor. Şefkat içinde hissetmek güzel. Ama esas damarıma basan ne biliyor musunuz? Bu şefkati, kendime kendime vermem. İnsan bir garip oluyor; ağlamaya başlıyor. İnsan kendi hakikatine yaklaşınca ağlarmış.
180 derece ters dönüyorum sanki. İnsanlardan beklediğim şefkati, kendime sunabildiğim o an, hayat bir başka, tersyüz oldu.
Pozun yegane getirilerinden biri bu oldu: dışarıdan sipariş olarak, asabi bir şekilde beklediğim tavır, pozda sıkıştığım an, kendiliğinden geliverdi.
